Ben başarısız mıyım?

    Yazıp yazıp siliyorum bu günlerde. Zihnimden akıp geçiyor kelimelerim bir biri ardına. Hepsi de özel hepside biricik geliyorlar bana. Kaybolmasınlar diye tekrarlamaya çalışıyorum zihnimin dur durak bilmez sularında. Yine de yitip gidiyorlar o derin sularda. Bazen soruyorum kendime acaba bu kadar çok ilgi alanın olmasa daha başarılı olabilir miydin hayatında. Kıyaslama yapmaktan hoşlanmasam da farkında bile olmadan yanlış benimsemişim o meşhur ata sözünü 'İğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır.' alışkanlık işte başkası canımı yakamasın diye ben batırmışım çuvaldızı kendi kırılgan yüreğime kıyaslayarak kendimi hep birileriyle. Sanmışım ki en sert eleştiriyi ben yaparsam kırılmaz kalbim yaptığım işlerdeki yetersizliklere ve ya hatalara. İşte ben böyle unutmuşum insanın hata yapmadan büyüyemeyeceğini o yaraları sarmadıkça çuvaldızı batırmanın ne kendime ne de bir başkasına faydası olmayacağını. Unutmuşum ama yine de çuvaldızı bırakamamışım elimden her yaptığım hatada oradan parlamasını görmek bile yetmiş ben olmaktan korkmama. O kadar korkmuşum ki daha fazla kırılmaktan saklamışım bana ait gelen her düşünceyi, her ilhamı, her hevesi zihnimdeki suların en derinlerine. Sanmışım ki ben orada saklar isem başkası göremez ve ben ne zaman istersem derinlere inip vakit geçiririm onlarla. Ne zaman istersem ulaşabilirim sanmışım. Öyle olmadığını yıllar sonra fark ediyorum işte. Ben attıkça derinlere sular huzursuzlanmaya başlamış ne zaman bana vakit gelecek diye. Ben her erteleyişim de daha sert vurmuş dalgalar kıyılarıma ve en sonunda başlamışlar buldukları ilk fırsatta akmaya. Bu sefer de aktıkları yerlerden korkmuşum işte. Onlar benim yazılarıma, çizimlerime, tasarımlarıma, şarkılarıma hatta attığım adımlara akmışlar. Korkmuşum bende biri beni yürürken görür da sakladıklarımı okur diye. Aslında biraz biraz korkuyorum da, yazmalara korkuyorum, çizmelere hatta yürümelere. Ama işte buradayım sevdiğim şeyin yanında yine mutluluk dolduruyorum çantama . Bu sefer farklıyım bu sefer korkmuyorum. Asıl korktuğum şey hata yapmış olmakmış çünkü yavaş yavaş fark edebiliyorum. Yıllarca bunlara inandıktan sonra sadece hatalarımla başa çıkamama korkusundan saklanmış olmak bana kabullenmesi zor gelse de artık farklıyım. Şuan 21 yaşımdayım ve bunca yıllık eğitim hayatımda asla öğrenemediğim yazım kuralları, bir konu hakkında yazma kurallarını kenara bırakıp yazıyorum. Kenara bırakıyorum ama masamdan kaldırmıyorum yanlışlarıma dönüyorum ama korkuyla değil sevinçle. Bir gün belki de vızıltı yazmayacağım da gerçekten okuyana bir şeyler katacak yazılar yazacağım yollarda beklenen yazılar. O gün bu gün olmadığı için mutluyum ben gelişiyorum, ben büyüyorum ve ben artık bilmediklerimi kabullenip öğrenmeye daha iyi olmaya çalışıyorum. Düşüncelerime yetişebilmek için 10 parmak klavye bile öğreniyorum aslında baya ilerledim bile diyebiliriz yavaş yavaş hızlanıyor ve harfleri bulmak için klavyeye daha az bakıyorum. Ve sorduğum sorunun cevabına gelirsek 'hayır' daha az ilgi alanı beni hayatta ya da her hangi bir yerde daha başarılı yapmazdı. Çünkü ben buyum; üretmeyi seven ama sürekli aynı şeyi üretmekten sıkılan biriyim, ben böyleyim; aynı anda zibilyon tane kitap okumaya çalıştığı için ay sonunda hedeflediği kadar kitabı bitiremeyen biriyim. İlgi alanlarımın her biri üzerimde parlayan çeşit çeşit yıldızlar gibi uzaktan bakınca hepsi aynı sanki sönük ve renksiz ama ne zaman birine yaklaşsam özgürce oradan oraya koşabildiğim kocaman bir oyun alanı. Kısaca başarısız bir hayatım yok farkında olmadan hep onun için çabaladığım yıldızlarla donatıp sevgimle renklendirdiğim koskocaman zengin bir gökyüzüm var ve bu  ne geç kalınabilecek bir şey ne de ölçülebilecek. O halde teşekkürler gökyüzüm her rengine ve her sürprizine. Şimdiden sevgilerle...

Yorumlar

Popüler Yayınlar